31 Aralık 2010 Cuma

31 aralık, MSc

1 saat sonra sevgili tez savunmasına girecek, heyecanlıyız:) Bir MSc daha...

bu senenin başında japonya' daydım. tez savundum, gezdim dolaştım, geri döndüm. labda çok çalıştım, amd gezdim, dolaştım. yaz geldi. babam gitti, üzüldüm. sonra sonbahar geldi, yeni arkadaşlar edindim, sevgiliyle mutlu oldum. yanyana olmak güzel şey. sonra kış geldi, lab işim oldu. burs falan bir yere kadar, artık kendi paramı kendim kazanacağım hem de sevdiğim işin bir kısmını yaparken...

sonra 2010 bitti, ben büyüdüm.

27 Aralık 2010 Pazartesi

mak ale, canım ale çekti akşam akşam

çok bilmek istediğim için mi bu saatte makale okuyorum? yoksa yapmam gerektiği için mi? iş mi oldu artık makale okumak? konu sıkıcı bir de uykum geldi aslında...

26 Aralık 2010 Pazar

marty the chicken.

sevgilim criminal minds ve csi ın tüm bölümlerini seyrettikten sonra korkak bir insan olduğumu söyledi. bir kaç kişi de kalabalıklar içinde başkalarının arkalarına saklanarak yürüdüğümü, fark etmedim hiç. ama şimdi rubicon izliyorum. demek ki bundan sonra komplo teorileriyle bozmuş bir kaçık olucam. evet evet kesinlikle.


25 Aralık 2010 Cumartesi

gökşin le

gökşin le balık restoranında (?) toplaştık. özlemişim be. ambiyans güzeldi. leman sam çalıyorlardı, hoştu.


ondan sonrada gündoğarken in konserine gittik ayşegül ile: ankara dan abim gelmiş:)


iyi geceler :)

birde bu sabah çok mutlu uyandım. her zaman olmadığı için yazmak istedim...

24 Aralık 2010 Cuma

gökşin

gökşin i gördüm:)

22 Aralık 2010 Çarşamba

ankara, yeni gözlük


yeni gözlük, bir günlük ankara seyahati, sayın yök teki yarım saatlik boş iş için 16 saat yolculuk...sis...

ama gözlerim 1 numara daha yükseldi ve evet kör olmaya bir derece daha yakınım. Sonuçta yeni gözlüklerim nasıl ama?

esenlikle.

19 Aralık 2010 Pazar

düğledim

bir sürü düğme düğledim. dandik çiçekler yaptım. pazarı yedim yuttum. şimdi açım, yemek hazırlıcam.


doğum

günlerdir yağmur yağıyor ve ben seviyorum. bölümün önü kazılmış, her yer balçık, metro inşaatının kamyonu suları üzerime sıçratmış çamur deryasında hoplaya zıplaya okula gitmişim, yeni ayakkabımın derisi bu koşullara dayanamamış, bölümün çatısını yapan amcalar açtıkları delikleri kapamadan gitmişler tavandan şıpır şıpr sular damlamış, elektrik tesisatı felç olmuş, kimin umurunda. yağmuru seviyorum, sıcak çay ve yanında bir dilim limon ile beraber.

geçtiğimiz hafta doğum günümü kutladık, 26 yaşındayım. kocamanım. dünde ayşegülün doğumgünüydü oda 25 yaşında. kocaman fakat mükemmel bir akşamdı. Trivial pursuit te kazandım, üzerinde ismim yazılı olan bir kalem ve eldiven hediye edildi:) bu pastayıda topraktan'da ayşegül şerefine yiyip bitirdik:


cumartesi sabahtan kemeraltı turuna çıktığımız çinel ile bir sürü keçe aldık. belki bugün bir kaç şey yaparım. kemeraltında bir sürü insan ve mis sabunlar vardı. kalabalıktı. kestane pazarında üşüyen tavşanlar vardı. yusyuvarlak taşsız ama söz yüzüğü olmayan (?) bir yüzüğün peşinde koşan iki insan vardı. yeşil palto vardı, sarı saçlar vardı. aligalip te yenen süpangle vardı.

bir sürü hediye, bir sürü güzel dilek ile geçti hafta. seminerim de fena değildi.

bu sabah öğrendim ki mükücüm sinop yollarında başı sağolsun. zor be hayat.

11 Aralık 2010 Cumartesi

kış, kar, aralık en sevdiğim ay

şimdi izmir den uzakta olanlar bilmez ama geçen hafta ben bu memlekette tişörtle dolaşıyordum bu hafta kar var, çok güzel bir şehir değil mi? duyamıyorum ama evet evet diyorsunuzdur muhtemelen...

sonra ben son aylarda yeni insanlarla tanışmıyorum ya aynı kısırdöngü içerisinde yuvarlanıp gidiyorum ya kendine kızıp kızıp duruyorum ya bu iki kişi eğlendirdi müteşekkirim:


sonra kızlarağası na gittik geçen hafta çinel ile ve yemyeşil taştan bir kolye aldım şudur ki:


sonra geceleri kendime ayırabildiğim bir saatte kendime çay yapıp içiyorum, yaşlı teyzeler gibi battaniyemi dizlerime çekiyorum, criminal minds izleyip, nerde o eski polisiyeler diyorum, ardından uyuyup sabahın köründe tekrar yollara düşüyorum (kendime not taşın artık annenin yanından...) bu arada gubler insansa biz insan değiliz.

sonra bundan iki kış önce annemin göndermiş olduğu moleskini bitirmeye çalışıyorum, hemen her günü kaydedip salak saçma şeyler yazıyorum blogdan uzak durmama sebep budur:


yarın şöyle bir dolaşıp kaban almam lazım, nerede bulurum ki?

üç gün onda 4 gün evde kalmaktan sıkıldım.

şimdilik esenlikle, öperim.

sonra son not: arkası rengarek olan toplu iğnelerden arıyorum, her yerime sokuşturacağım, hiçbir zaman açıkta kalmayacağım

7 Aralık 2010 Salı

arş. gör.

çok çok stresli bir sınav sürecinden sonra:

artık araştırma görevlisiyim.

umarım doktora sürecim böylece daha eğlenceli geçer ve artık geleceği düşünmek zorunda kalmam.

şimdi cuma ya kadar bir seminer hazırlamam gerekiyor.

esenlikle:)

4 Aralık 2010 Cumartesi

20 Kasım 2010 Cumartesi

miss ya

bu gece ay çok güzel, ben sizi özledim ve
şu anda,

kumamoto: 6 C
izmir: 14 C
kitakyushu: 10 C
kobe: 7 C





not: daha iyi bi sürü fotonuz var belki ama, fotolara baktıkça hüzünlendim, daha araştıramadım. esenlikler...

19 Kasım 2010 Cuma

fil


pasaportta kahvaltı, yürüyüş, kızlarağası hanı, çiçekli şal ve bu kocaman fil (ayakları ve hortumu oynuyor), kahve, vapur, kumpir, tavuk göğsü, tavla, neşe, ayşegül, fatoş gibi bir gündü dün...

16 Kasım 2010 Salı

ürperti

o kadar çok yanyana dolaştığım ve karşılaşmadığım insan var ki, korkuyorum bu durumdan. biri çıkıyor ve aha bende o sene hep oraya takıldım diyor. hiç görmediğime yemin edebilirim ya da hep o meyhanede içeriz diyor. bir fasıl mutlaka karşılaşmışızdır aslında ama tanıdık bile değil siması. hep o dükkandan alış veriş ederimle devam ediyor gibi gibi gibi...elalem creepy diyor , durum budur aslında.

blogundan tanıdığın birisini yan masanda içerken görmek tuhafmış, ben onu tanıyorum o beni tanımıyor selam versem mi? neden veriyorum ki? ama ben onu tanıyorum (mu?). falan filan sonuçta biz içtik onlar içti kimse kimsenin farkına varmadı...

bir bayram günü daha geçiyor. anneanne ziyaretinden sonra annemle bostanlı da yürüdük, körfez o kadar güzeldi ki. sonra sinemaya gidelim dedik. avm de 10 tane salon varsa da new york ta 5 minare zımbırtısını izlemek istemiyorsanız hiç film yok.

ile yi tekrardan okurken, meşe fısıltıları nı aldım bugün. sevdiğim biri iyi geliyor demişti kitapları ben de daha iyi oluveriyorum sanki, dingin oluyorum aruoba okuduktan sonra.

2011 ajandamı da aldım, klasik ece, özlem e selamlarla...

ayrıyeten o kadar güzel bir bileklik serisi hediye etti ki sevgili arkadaşım baktıkça bakıyorum:)


not: cumartesi gecesinin dökümünü de kısaca buraya yazayım da unutulmasın: antakya döner, topraktan (vişneli cheesecake), burger, canım öğretmenim parkı, mesken, şambali:), SOS, ertesi sabah ayşegül de kahvaltı, mutluyum mutlusun mutlu.

14 Kasım 2010 Pazar

mantar ormanı

bir varmış bir yokmuş, bundan çok değil 3 vakit önce, dünyanın bu köşesindeki en güzel ormanlar zalim şehrin kıyısında uzanır dururmuş, çınarlar çamlara yarenlik eder, hiçbir yerde görülmeyen kuşlar buralarda dolaşırmış...

sonra olan olmuş, bir kıvılcım her yeri darma duman etmiş, tosbağalar yanmış, çekirgeler kavrulmuş, asırlık çınar dallarını dökmüş, çamlar bir daha yeşillenmemiş. Küsmüş orman herkese, yüzünü çıkarmamış topraktan.

yıllar yılları kovalamış, küsen topraktan ha bir ha iki derken önce çalılar sonrasında küçücük çam fidanları bel vermiş, bir safran kırılgan boynunu dışarı uzatıp bakıvermiş, lakin masalın mutlu sonuna daha çok çok vakit var imiş:











tatilin ilk günü büyük yangından arta kalan ormanda yürüyüş yapıp mantarlara bakmakla geçti. ne kadar güzeller değil mi?

7 Kasım 2010 Pazar

kasım


cumartesi pazar çalışmanın en iyi yanı etrafın sessiz olması, sonbahar kampüste güzel. mandalina bahçelerinde yürüyüş, bir kaç mandalina hırsızlığı (göz hakkı), çiçekler...


24 Ekim 2010 Pazar

ilmek

birisi acınız olduğunu öğrendiğinde, bak benim de bu acım var diyor. hatta hatta şunun acısı senin acının yanında nedir ki diyorlar. ne pişmanlıklar var kimse bilmiyor, ne konuşulmamışlar, ne dinlenmemişler, ne bırakılmışlıklar, neler var neler... geriden zeki müren fonda, radyo cızırtısıyla.

o kadar çok çalışıyorumki iki aydır, dışarı çıkmadan çalışmışız, gece 2 de iş bitince eve gitmeye korktuğumdan okulda kaldık falan filan...yemeksepeti gülüm antep kimin abisi saolsun, mercimek çorbası gibisi yok...

kardeşimi seviyorum, ne kadar kaçsam da sorumluluklardan, izlerden, korkularımdan, kabuslardan aslında onun yanındayım. di mi? bu gece evdeyim ya annem pancar yemeği yapmış mutlu oldum. oturduk film izledik. şimdi de uyudu...kardeşim zeki müren in bir röportajını izliyor. zeki müren in iki gün yatak üçüncü gün toprak deyişiyle, dizine doğru bir elini ah diyerek vurdu ya içim parçalandı. ama hiç farketmemiş gibi yapıyorum, o da benim ağladıklarımı görmüyor. falan filan. yuvarlanıp gidiyoruz işte ya...böyle...

birde sevgili kemanını yaptırdı. o şu parçayı çalışıyor bende günde binlerce kez aynı şeyi dinliyorum:

caprice basque, pablo de sarasate

esenlikle

birde bu yazı kaçırdığım gibi bu güzü de kaçırdım umarım kışı kaçırmam ve önümüzdeki güzü görecek gözlerim olur...

2 Eylül 2010 Perşembe

eylül

zaman geçiyor:

bu yaz ben radyoterapi nedir, maske nedir, kemoterapi nedir onu öğrendim.
küçük hücreli akciğer kanserini öğrendim, hatmettim, yuttum, en sevdiklerimden birinin kaç ay daha yaşayacağını kestirmeye çalıştım (kestirememişim).
tıp fakültesinde geçirmediğim kadar çok zaman geçirdim, her gittiğimde fena oldum iyileşir mi acaba sorusuyla koşturdum koridorlarda, kan taşıdım, sigarasını içerken durdum yanında.
sonrasında metastaz yapmış kanserin vücudun her yanında nasıl parladığını gördüm.
daha çok zaman varmış gibi gelen en neşeli gününde ateşi çıktı babamın ve ertesi gün kaybettim.
bir gün önce oturup tavla oynadığım babam, gitti...

bu yaz çok acıydı, çok kötüydü, çok unutulasıydı. hiç yaşanmamış kabul etsem.
ağlamalar dursa, içim acımasa, yada ne bileyim işte.

sonuçta eylül geldi, izmir bile serinledi...

not: kendinize dikkat edin ve sigara içmeyin.

26 Ağustos 2010 Perşembe

speechless

2 gündür herşeyden kaçmak için toplamda 9 bölüm criminal minds izledim. daha sayko bir ruh halim olamaz...



the cancer is a bad bad thing which keeps your dad and never gives him back...

21 Ağustos 2010 Cumartesi

neş' eeeeeeeeeee

tezler savunuldu, boş kampüste dolaşıldı, küçükparkta limonata içildi, mutlu olundu...





20 Ağustos 2010 Cuma

cuma küçük prens


bundan iki gün önce gretchen bir sürü güzel anı ile beraber bu küçük prensi göndermiş, okuldaki yeni masama koydum durmadan bana hatırlatsın kendini diye yanındaki güzel ilüstrasyonda jackiepeppermint den, ayrıca masama bir sürü ıvır zıvırla beraber silgilerimi de koydum. belki ders çalışma isteği gelir diye, ya da tamamen gider mi ?



14 Ağustos 2010 Cumartesi

the grass was greener
the light was brighter
with friends surrounded
the night of wonder

13 Ağustos 2010 Cuma

herşey

SCINTILLATION from Xavier Chassaing on Vimeo.



bugünlerde herşey üst üste geldi son 3 haftadır beynimde herşey dönüyor. hayat iyi gitmiyor. o kadar ki şimdiye kadar kötü gidiyor diye sızlandığım her zamanın gerçekte hiç de fena olmadığını anlayabildim. sadece bisiklet sürmek, yüzmek, ve bir dilim karpuz yemek istiyorum. kocaman bir karpuz da olabilir. yukarıdaki video çok güzel. esenlikle...

not: dün gece meteor yağmuru vardı ya, o kadar oturmaya bir tanesine denk gelebildik. tuttum dileğimi bakalım gerçekleşecek mi?

24 Temmuz 2010 Cumartesi

havagazı fabrikasında casablanca

geçtiğimiz çarşambaydı, havagazı fabrikasında casablanca vardı, özlem budapeşte den gelmişti, filmde bogart vardı, pek erken gitmiştik ama olsundu hep beraber oturmayalı yine aylar olmuştu, piknik sepetimizde şarap, peynir, ekmek vardı, tepemizde ise kocaman ay vardı mutluyduk:


13 Temmuz 2010 Salı

griydi bugün

sabahtan beri muz dondurma kavun dondurma şeftali ve dondurma yedim. Hava çok sıcak çok.

okulda gıpgri bir günümdeyim. araya yeşil kaçsın,
dutlar yılboyu hep ağaçta kalsın,
hocanın tatile giderken bıraktığı zambaklar kurumasın,
şöyle sıcak bir çorba bana iyi gelsin,
battaniyem olsun da beni sarmalasın,
sevgili boya badana işlerini bıraksın da beni sevsin,
okulda hep yalnız olayım ve yalnız çalışayım,
klimaların 25 derecesi beni dondurmasın,
güneşin alnı kabağında fırk fırk burnumu çekmeyeyim,
güzin abla ya yazı yazanlar mutlu olsun,
bütün yarışma programlarındaki insanlar ünlü olsun çok para kazansın,
mükü çanakkale den gelsin,neşe ist ten, özlem öropa lardan gelsin,

istiyorum. çok mu?

ayrıca şebnem le gökşin e yazdığım mektupları gönderebileyim, tarık la ibu benimle konuşsun, özhan bir an önce doktor olsun da istiyorum:)

11 Temmuz 2010 Pazar

yaz geçiyor

yaz izmir de bitmez ama geçiyor yavaştan. 11 temmuz: deniz yüzü hala göremedim.

tegv de etkinlik bitişinden kare geçen aydan kalma ama baktıkça çocuk olasım, o ipin üzerinden bir taraflarımı kırmadan atlayasım geliyor:


bir ara bostanlı da güneş batırdık, çiğdem çitledik, bira içtik, tam takım pikniğe gelenere gıptayla baktık:


ve alglerden sıkılıp yüksek bitki çalışmak istemiştim ya, al sana yüksek bitki dediler 1.5 m ye ulaşan boylarıyla biraz daha zaman geçince labı ormana döndürecekler:


ve az evvel çekmiş olduğum yeni ortamım:


herkesi çok öperim, ben çalışmaya döneyim:)

5 Temmuz 2010 Pazartesi

esenlikler

bugün turan da 40 dakika boyunca otobüs bekledim daha da gelmez diyip bostanlı ya giden bir otobüse bindim ve 1 saate yakında bostanlı da bekledim eve 3 saate yakın bir zamanda ulaşan ben merdivenlerde ağlamaya başladım...saçma ama sinirden nereye çatacağını bilememekten yorgunluktan sabahtan beri denk gelen aksiliklerden 5 dakika yürüme mesafesindeki evimi hatırlamaktan koyun sürüsünden bir koyun olarak beklemekten herşeyden bunaldım...ayrıca izmir tatil şehri değildir. tatile gitmeyen çalışan okula giden bir sürü insan var. nalet gitsin. bu arada hala denize gidemedim. 2 yıl olucak...haftasonları full çalışma. hafta içi keza öyle. sevgilimin üşengeçliği izmir in sıcağı... buraya da pek uğrayamıyorum ya bilgisayarla pek ilişkim kalmadığından öyle. yeni sevdiğim yeni dinlediğim yeni izlediğim hiçbirşey yok ama dün tv de rastladığım jurassic park anımsatmaya değer mi?
çok şeyi özledim yine.
esenlikler

27 Haziran 2010 Pazar

burada olsaydınız yarım saate kadar güney gediz de, flamingoları izlemeye giderdik. sumrular, akdeniz martıları, tepeli pelikanlar görürdük. öperim.

20 Haziran 2010 Pazar

gülümsenir

insan haftanın 7 günü çok uzun saatler çalışabilir üstüne günde 3 saat yol gidip evine ulaşabilir. ama gülümsetecek şeyler de olabilir:

haftasonu açlıktan gevşemiş, bölüm köpek ve kedilerine su verilir mama verirken,
kipada üst üste yoğurtlu semizotu yerken,
otobüsle giderken 100 metrede bir açılan battalbey lere bakarken,
pazar sabahının köründe bölüm kapısındaki özlü sözle arkadaşı hatırlarken,
sevgilinin 2 tekerli atına atlanır göğsüm tişörtden fırlamadan nasıl gidicem ben diye bağırırken düşerken,
müküyle konuşurken,
onun peşinden özlem aradığında şimdi istanbulda olmak vardı ya anasını satayım derken,
haftasonlarında 2 günlüğüne çeşmeye giden arkadaşların yanık tenlerine iç geçirirken,

gülümsenir.

8 Haziran 2010 Salı

dülger balığının ölümü hikayesindeki balık ile sunumu yapılacak dülger balıkları arasında yaşam sürmüş olan dülgerlere ne olmuştur?

:):):)

6 Haziran 2010 Pazar

a single man

türkiye ye döndüğümden beri klasik lotr, star wars, animeler dışındaki filmleri izledim. geri kalanlarının tamamında yarıda uyuyakaldım ve bahsetmeye değmezlerdi. ama bu gece içimde vertigo varken bu film bana ulaşmak istediğim sonun zaten burada olduğunu anlattı. filmi izlerken bu kadar sevilebilme ve sevebilme olasılığının gerçekçi olmadığını biliyordum da ya? varsa... a single man, çekimleri, havası, sevgisi, mis kokan köpekleri, geçmiş anlatımı...


acaba ben hangi anları biriktiriyorum?

5 Haziran 2010 Cumartesi

hes ler, dünya çevre günü


dünya çevre gününde, dere soykırımını durdurmak için bir imza: türkiye su meclisi

saat 11 de cnnturk te güven eken in katılacağı yeşil aşkı adlı bir program yayınlanacakmış. daha duyarlı olabilmek için bilmek gerekir.

bambiydi


sevgili arkadaşım bambi yi hatırlattı bu hafta boyunca durmadan. ondanmı bilmem ama bu güzel kolyeyi boynumda dolaştırasım var.

yine bir cumartesi sabahı boş okulda. bitki nöbeti. esenlikler...

1 Haziran 2010 Salı

525

525 te arkamdaki kızlar final haftası geyiği çeviriyorlardı. biri geçen sene mini etekle girdiği sınavda son ana kadar beklediğini sonra gözetmenlerden birinin buna istinaden ona doğru cevapları söylediğini diğer arkadaşına gevrek gevrek anlattı. ardından da ekledi: '' sende o dersten geçmek istiyorsan yarın mutlaka mini etek giy ve en öne otur. '' üniversite öğrencisi kadınlar bile kendilerini cinsel meta olarak görürken erkeklerin kadınları cinsel meta olarak görmesine şaşırmamam mı lazım?

31 Mayıs 2010 Pazartesi

haziran mı?


haziran ayı denize doğru parlak ışığa elini siper ederek bakmak gibi

yeni aşka düşmek gibi

sevdiğini bilmeden sevmek gibi

durmak gibi

asos a gidelim demek gibi

yaz gibi, sıcaktan bayılmak gibi ama en çok zamanın ellerimden kayıp gitmesi gibi...6.ay

30 Mayıs 2010 Pazar

unutmadan not düşmek lazım: insan dolunayda aşık olurmuş...bir dost

*carlos benimdir
-hayır benim
*-carlos we are your turkish fansssss lav yu..
yeniden gitsek ya...

3 bardak acayip birşeylerli çay= pazar sıkıntısı

sevgili kazakistan semalarında...

29 Mayıs 2010 Cumartesi

bugün otobüsün arka taraflarında oturup gözlüklerim ve şapkamın ardına saklanmış insanları incelerken, gözleri görmeyen bir kadın otobüse bindi. ikinci sıradaki bir kadın elinden tutup onu kendi yerine oturttu. son durakta başka birisi koluna girip otobüsten indirdi, başka birisi kaldırıma çıkarttı. benim merak ettiğim ise bu kadar yabancının teklifsizce ona temasıyla neler hissettiği idi?

not: bir insanın bir başkasını çok sevdiğini gözlerinden gördüğüm anda ağlamaya başlıyorum. neden ki? - neyse ki sık gerçekleşebilen bir hadise değil-

ve barry adamson:

yalnızken

sabahın köründen beri okuldaki odada sıkışıp kaldım. açıköğretim sınavı var imiş, labdaki işleri gizlice halledip hemen odaya dönüyorum:) sessizce , komik...yalnızım, çay, annemin tarçınlı kurabiyeleri, kitaplar falan filan mutluyum şimdi. sevgili fukuoka yollarına düşecek birazdan. o gelecek diye rahatlıyorum heralde. sonra ne de olsa gene gidicez...

bugünlerde en sevdiğim: hadleyhutton

28 Mayıs 2010 Cuma

özlemmişdemişti


özlem heryerde arkadaşlarda, sevgilide, çookkk uzaktakilerde, ama bugünlerde en çok sabancı da...özledim ya:)

27 Mayıs 2010 Perşembe

baktığım herşeyi aynı gördüğüm şu günlerde kesinlikle yeni gözlere ihtiyacım var.

sanane

hiç tanımadığım 50 den fazla kişi hasbelkader merhabalaştığımız bir ortamda bana neden diye sordu. hiçbirine sanane diyemedim ama kendimi tutmasam ağzımdan kaçıverecekti: sanane...oh ya...neyse sosyal aktivite ve bilimsel kaynaşma konulu 2 gün sona erebildi. sonuçta uzaktan çekilmiş bir fotodaki toplu iğne başlarından biri oldum. esenlikler dilerim.

en azından sevgili de dönüyor artık, 3 gün hiroshima, 30 unda fukuoka ve hoopp istanbul. sonunda...yine çok özledim.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

gök gürlemeyince de korkuyormuşum...

23 Mayıs 2010 Pazar

jeffff

boş bir pazar gününde coupling den daha iyi zaman öldürücü bulunamaz. jeff i oynayan richard coyle için piyanist şantör kalbimden gelsin: ay lav yu ay lav yu du yu lav mi? yes ay duuuuu

ayrıca kendime kuş yapmaya başladım. bir sürü uyduruk kuş:

22 Mayıs 2010 Cumartesi

gök gürleyince korkuyorum.

20 Mayıs 2010 Perşembe

cake never there

uzun zamandır kafamda bu şarkı dönüyor. pek eski , severmisiniz?

19 Mayıs 2010 Çarşamba

dut, seksek

19 mayıs dolayısıyla kampüs bomboştu, labdaki işleri hallettikten sonra bir sürü dut yedik.


karadut sadece kütüphaneye gelmeden önceki ağaç, ne yazıkki :) yerlere dökülenleri de mi yeseydik acaba?


sonra boş kampüste seksek: o çizdi ben sektim.





günler geçiyor. tekrar labdayım.

not: mükü izmir e gelsin. ayrıca avuç avuç dut yedikten sonra su içmeyin...